İş Bankası Genel Müdürü Adnan Bali, 38’inci “İş’le Buluşmalar” toplantısında İstanbul’da işadamlarına hitap etti
“Bizim kapılarımız dar olarak algılanabilir ama salonlarımız geniştir”
Türkiye İş Bankası Genel Müdürü Adnan Bali, iş hayatına kısa dönemli ilişkiler şeklinde bir bakış açıları olmadığı için hep ince eleyip sık dokuduklarını belirterek, “Bizim kapılarımız bir miktar dardır, ya da dar olarak algılanabilir, ama bir kere geçildiğinde salonlarımız geniştir” dedi.
Türkiye İş Bankası’nın, 2008 yılından bu yana KOBİ’lere bilgi ve danışmanlık desteği sağlamak amacıyla düzenlediği İş’le Buluşmalar Toplantısı’nın 38’inci durağı İstanbul oldu. “Rekabette Yeni Trendler” konulu toplantının açılış konuşmasını yapan Adnan Bali, nüfusuyla, ürettiği katma değerle, ödediği vergiyle, sermaye piyasasıyla Türkiye’nin kalbi konumundaki İstanbul’da 5’inci kez bu toplantıyı gerçekleştirdiklerini vurguladı.
Dünya ile entegre bir şehir olmasından dolayı İstanbul ve buradaki sanayici ile ticaret erbabının küresel ekonomideki gelişmelerden çabuk etkilenebildiğini ifade eden Bali, yüzyıllarca coğrafi konumu sayesinde imparatorluklara başkentlik yapmış, dünyanın yönetiminde söz sahibi olmuş bir şehrin şimdi yine coğrafi konumu ve saat dilimi avantajı sayesinde küresel piyasalarda kendine dikkate değer bir yer edindiğini söyledi.
Konuşmasında Türkiye ekonomisine değinen Bali, 2014’ün büyümede yeniden dengelenmenin gerçekleştiği bir yıl olduğunun söylenebileceğini, yılın başında BDDK tarafından tüketici kredilerindeki artışı sınırlayıcı yönde alınan önlemler ve Merkez Bankası’nın Ocak ayı sonunda faiz oranlarında yaptığı artışın özel tüketim harcamalarını önemli ölçüde kısıtladığını ifade etti. İç talepteki ivme kaybına karşılık yılın ilk yarısında net ihracatın büyümeye önemli katkı sağladığının altını çizen Bali, Türkiye’nin 2014 yılını yüzde 3,5 düzeyinde bir büyüme ile tamamlamasını öngördüklerini belirtti.
“İşimizi firesiz, doğru yapmak durumundayız”
İş Bankası’nın ilk 9 aylık verilerine de değinen Bali, 231 milyar TL’lik aktif büyüklük ile Türkiye’nin en büyük özel bankası olduklarını, 26,5 milyar TL’lik özkaynakla, 151 milyar liralık toplam nakdi kredilerle, 111 milyar liralık nakdi ticari kredilerle sektörün lideri konumunda bulunduklarını hatırlattı. Mevduatta ise 130,5 milyar TL’lik seviye ile özel bankalar arasında ilk sırada yer aldıklarını belirten Bali, şöyle devam etti: “Bilançomuzun yüzde 65’inin kredilerden oluştuğunu, bunun da yüzde 73’ünün ticari kredilerden oluştuğunu dikkate aldığımızda ticarete, sanayiye, işe, aşa nasıl bir konsantrasyon içinde olduğumuz anlaşılır. Bugün KOBİ’lere kullandırdığımız nakdi krediler 42 milyar TL seviyesine gelmiştir.”
Adnan Bali, bu büyümeler kadar bunun kaliteli yönetiminin de çok büyük önem taşıdığını vurgulayarak, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Yani sorunlu krediye yol açmamak, fire vermemek, sorunsuz büyümek… Bugün İş Bankası’nın takipteki kredileri sektörde ilk kez açık ara ortalamanın altında oluşmuştur. Sektörde yüzde 2,7 olan oran İş Bankası’nda Eylül ayı itibariyle 1,6 seviyesindedir. KOBİ kredilerinde örneğin takip oranımız sektör yüzde 3’ün üzerindeyken, Bankamızda yüzde 2’dir. Burada verdiğimiz fireler sadece bizim fireler değildir. Kredi kullandırdığımız yerlerin de servetlerinin değerlerini, imkânlarını kaybetmesi anlamına geliyor. Kıt kanaat bir araya getirilmiş, zor sermayeler bunlar. Onun için işimizi firesiz, doğru yapmak durumundayız. Bize emanet edilen, tevdi edilen kaynakları kullanıyoruz. Bunun doğru tahsisi, rasyonel tahsisinden sorumluyuz. Takipteki krediler rasyosu, 2,7 ya da 1,6 gibi rakamlar veriliyor. Bunlara ruhsuz, sadece bir rakam gibi baktığınızda başka bir şeydir ama onların ardında yitirilmiş servetler, aile faciaları, çok ciddi dramatik hikayeler vardır. Onun için işimizi düzgün yapmalıyız, onun için hata yapma lüksümüz asla yok. Bu nedenle biz çok farklı bir yaklaşımla hep oldurmak, hep düzeltebilmek için sonuna kadar, umut kesilmeyinceye kadar bu konuda çalışıyoruz. Bu nedenle başlangıçta ince eleyip sık dokuyoruz. Biz uzun yol yolculuğu yapmak istediğimiz için, iş hayatına bakışımız kısa dönemli ilişkiler şeklinde olmadığı için hep ince eleyip sık dokuyoruz. Bizim kapılarımız bir miktar dardır ya da dar olarak algılanabilir ama bir kere geçilirse salonlarımız geniştir. Sizi bir kere girsin diye içeri geniş kapılardan alıp, sonra dar odalara sokmayız. Mesele ekonominin seyrine göre dur kalk yapmadan, kimseyi şaşırtmadan, istikrarla, taahhütle işlerin özellikle de sıkıntıya girildiği dönemlerde taahhüdümüzü hissettirecek şekilde çalışmayı başarmak… “
“Bizim genetiğimizde var”
İş Bankası’nın çalışma anlayışı ve yarattığı katma değerle kolay kolay taklit edilir bir hizmet sunmadığını ifade eden Bali, “Bu misyonu başından itibaren sürdürüyoruz. Sermaye piyasası kavramlarını aşan manada halka açık bankayız. İçinde kamu sermayesi olmayan en kamusal bankayız. Kamu bankası değiliz, ama kamunun birlikte ortak sahiplendiği bir değeri yönetiyoruz” dedi. Bali, Kurucu Genel Müdür Celal Bayar’dan şu alıntıyı yaptı; “İş Bankası büyük sermayelere ve sermayedarlara köprü olmayı hiç kabul edemez. Daima küçük sermayelere destek olmayı tercih eder. Elbette ızdıraptan doğan bu banka ızdırabı azaltmaya çalışacaktır. Müessesimiz kendi hissedarlarının hak ve menfaatini gözettiği kadar memleketin, Cumhuriyetin iktisadi vaziyetini de göz önünde bulundurmak mecburiyetindedir. İş Bankası’nın prensipleri kazanmak ve kazandırmaktır, şimendifer gittikçe İş Bankası onu takip edecektir.” Bali, sözlerini şöyle sürdürdü: “O gün şimendiferin gittiği yerlere giden İş Bankası şimdi 14 farklı ülkede 55 şube, 2 bankayla aynı misyon ve vizyonla görev yapmaya devam ediyor.”
Ülke olarak bir taraftan kısa dönemli cari riskleri doğru bir şekilde yönetmeye çalışırken, diğer taraftan büyümeyle cari açık arasındaki çelişkiyi çözebilecek yapısal reform ve tedbirler üzerine yoğunlaşılmasının ve vasıfların, kalitenin, niteliğin yükseltilmesi gerektiği yeni bir döneme girildiğinin altını çizen Bali, Türkiye’nin orta ve uzun vadeli bu reform ve tedbirlere yönelmek durumunda olduğunu söyledi. Bali, şöyle devam etti: “Bugün şayet geldiğimiz noktada ekonomide lig atlayacaksak eğitimde lig atlamamız gerekir. Eğitimde lig atlayamadan ekonomide lig atlamamız artık mümkün değil. Şu anda ülkemizde ortalama okulda kalma süresi 6,5-7 yıldır. Bu ciddi bir risktir. Eğitime erişmede problemi olanlarla, örneğin kadınlarla bu farkı kapatacak konsantrasyonlara ihtiyacımız var. OECD’nin verilerine göre; Türkiye’de 15 ila 29 yaş arası kadınların yüzde 40’ı ya çalışamamakta, ya da eğitimine devam edememektedir. Bu oran erkeklerde yüzde 19 düzeyindedir. Dolayısıyla kadınlara yönelik daha fazla çaba göstermemiz gerektiği açıktır.”
“Türkiye’nin yapısal reform gündemini son derece değerli buluyoruz”
Adnan Bali, yakın zamanda açıklanan Türkiye’nin yapısal reform gündemine de dikkati çekerek, şöyle devam etti: “Bu kapsamda özellikle ithalata olan bağımlılığın azaltılması, teknoloji, yerli kaynaklara dayalı enerji üretimi, enerji verimliliği, tarımda su kullanımının etkinleştirilmesi, sağlık endüstrilerinde yapısal dönüşüm, sağlık turizminin geliştirilmesi ve taşımacılıktan lojistiğe dönüşüm şeklindeki 9 ana başlık ile bunun altındaki eylem planlarını son derece önemsiyoruz, değerli buluyoruz. Özellikle de eylemlerin, sorumlu olan birimlerin, takvimlerin ve bunun denetiminin öngörülmüş olması şeklindeki metodolojik yaklaşımını tatbikatın disipline edilmesi bakımından son derece değerli buluyoruz.”
Türkiye’nin şimdiye kadar elde ettiği kazanımlara vurgu yapan Bali, uluslararası iş yapma endeksi ve global rekabet endeksinde son yıllarda çok önemli mesafeler alındığını, iş yapma endeksinde 180 ülke içinde 91. sıradan 69’a, global rekabet endeksinde de 53’ten 45’inci sıraya gelindiğini belirtti. Bali, bu endekslerde ülke açısından daha üst sıralarda hedefler konması gerektiğini ifade etti.
Dünya Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hakan Güldağ’ın moderatörlüğünde gerçekleştirilen İş’le Buluşmalar Toplantısı’nda Microsoft Türkiye Genel Müdürü Tamer Özmen, Arçelik A.Ş. Genel Müdür Yardımcısı ve TURKTRADE Yönetim Kurulu Başkanı Hakan Bulgurlu, Piri Reis Üniversitesi İİBF Öğretim Görevlisi Prof. Dr. Taner Berksoy ve Dünya Gazetesi Yazarı Rüştü Bozkurt da birer konuşma yaptı.
02.12.2014